-
1 pis
1) врз. гря́зный, запа́чканныйpis sular — сто́чные во́ды
akar su pis tutmaz — прото́чная вода́ гря́зной не быва́ет
2) га́дкий, скве́рный, пога́ныйpis hava — а) отврати́тельная пого́да; б) злово́ние
pis huy — скве́рный хара́ктер
pis kokmak — ду́рно па́хнуть, распространя́ть злово́ние
3) по́шлый, неприли́чный; поха́бныйpis ağız — скверносло́в
pis hastalıklar — дурны́е боле́зни
pis lâf — бессты́жие разгово́ры
pis sözler — са́льности
pis şaka yapmak — поха́бно шути́ть
4) разг. запу́танный, нечи́стыйpis bir iş — де́ло сомни́тельной чистоты́, нечи́стое де́ло
См. также в других словарях:
pis — sf. 1) Leke, toz veya kirle kaplı olan, kirli, iğrendirici, murdar, mülevves 2) Kendinde pislik olan veya pislenmiş olan Lağım suları pistir. 3) mec. Beğenilmeyecek durumda olan, kötü, zararlı Şu pis dünyanın acılarında bile öyle bir tat var ki… … Çağatay Osmanlı Sözlük
pis su — is., yu 1) Kirlenmiş su 2) Ayakyolu, banyo, mutfak vb. yerlerden gelen kirlenmiş, suların karışımı, lağım suyu Birleşik Sözler pis su borusu pis su tesisatı … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
söz — is. 1) Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil 2) Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük 3) Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi Yer yer… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sifon — is., Fr. siphon 1) Bir sıvıyı bir kaptan başka bir kaba aktarmaya yarayan, değişik uzunlukta iki kolu olan bükülmüş boru 2) Şose, demir yolu vb. yapıların altından bir akarsuyu geçirmek için yapılan boru biçiminde kanal 3) Pis su tesisatındaki… … Çağatay Osmanlı Sözlük
alkol — is., lü, kim., Fr. alcool 1) Bira, şarap vb. sıvıların veya pancar, patates nişastasının şekere dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan glikoz çözeltilerin mayalaşmış özlerinin damıtılmasıyla elde edilen, kokulu, uçucu, yanıcı, renksiz sıvı, ispirto,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
armut — is., du, bit. b., Far. emrūd 1) Gülgillerden, çiçekleri beyaz, yurdumuzun her yerinde yetişen bir ağaç (Pirus communis) Ankara armudu. Hacı Hamza armudu. 2) bit. b. Bu ağacın tatlı ve sulu, yumuşak, ufak çekirdekli meyvesi 3) sf., argo Çok bön,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bıyık — is., ğı 1) Üst dudak üzerinde çıkan kıllar Bıyık ve kaşlarımdaki aklar saçlarımdakinden daha azdı. R. N. Güntekin 2) Balıklarda deri uzantısı 3) Asma vb. bitkilerde, sarılıp tutunmaya yarayan sürgün Birleşik Sözler badem bıyık beşbıyık kaytan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
boru — is. 1) Bir yerden başka bir yere sıvı, gaz vb. aktarmaya yarayan, içi boş, uçları açık, uzun ve dar silindir Soba borusu kazanın içinden geçerdi. N. Cumalı 2) Borazan Ankara da ilk sabah boru sesinden uyandım. R. E. Ünaydın Birleşik Sözler boru… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çöp — is., Far. çūb 1) Saman inceliğinde herhangi bir sap, dal veya tahta parçası Köşk o kadar sessizdi ki yere bir kibrit çöpü düşse çıkardığı ses işitilebilirdi. P. Safa 2) Yararsız, pis veya zararlı olduğu için atılan ufak tefek şeylerin hepsi… … Çağatay Osmanlı Sözlük